Ceza infaz kurumlarında reform çalışmaları

Kayıt
25 Kasım 2012
Mesajlar
190
Beğeniler
0
#1


BEKİR ALANOĞLU

Ceza İnfaz Kurumu çalışanları, infaz anlayışında kurumların fiziki yapılarında son yıllarda yaşanan gelişmelere çok kısa zamanda uyum sağlamış, ceza infaz kurumlarımız birçok açıdan Avrupa standartlarının üzerinde bir yapıya kavuşmuştur. Yapılan köklü reformlarla kat edilen mesafe, uluslar arası ilerleme raporlarına, meclis araştırma raporlarına, infaz hâkimliği kararlarına ve izleme kurumu raporlarına da yansımıştır.

Uzun yıllara dayanan ve adeta kemikleşmiş bir cezaevi kültürü birkaç yıl içinde değişmiş, Müdüründen İnfaz ve Koruma Memuruna kadar tüm unvanlardaki çalışanın aktif olarak dahil olduğu birer eğitim kurumuna ve sosyal hizmet kurumuna dönüşmüştür. Ancak, bu değişimin ivme kazandığı döneme rastlayan ceza infaz kurumlarındaki aşırı kalabalıklaşma, planlanan infaz rejimlerinde bazı sıkıntıların yaşanmasına yol açmıştır. Bu olumsuzluğu açmak için hızlı bir şekilde çalışma yapan Bakanlığımız kapasite ve nitelik bakımından yetersiz durumdaki Kurumların yerine daha modern ve büyük kurumların yapımına hız vermiştir. Silivri, Maltepe, Kocaeli, Ankara ve İzmir illerindeki kampüsler son dönemde bu şekilde hizmete giren kurumlarımızdır.

Fiziki yapının iyileştirilmeye çalışılmasının yanında personelin de nitelik olarak geliştirilmesi amacıyla 4 adet Eğitim Merkezi hizmete girmiş, zor şartlarda özveri ile görev yapan Ceza İnfaz Kurumu Çalışanlarının hizmet içi Eğitim yoluyla mesleki bilgi ve becerilerinin geliştirilmesinin yanı sıra iletişim, stresle başa çıkma, öfke kontrolü, hükümlü psikolojisi, insan hakları vb. konularda kişisel gelişimleri de sağlanmaya çalışılmaktadır. Her yıl onbinlerce Ceza İnfaz Kurumu çalışanı bu şekilde eğitimlere tabi tutulmaktadır.

Görev yaptığımız süre zarfında muhatap olduğumuz kitlenin çok büyük bir bölümü, genellikle toplum tarafından dışlanmış, eğitim imkanlarında yeterince yararlanamamış, ailesi ve çevresinden olumsuz olarak etkilenmiş; kısacası sağlıklı bir sosyalleşme sürecine dahil olamamış, benlik algısı gelişmemiş, kişisel sorunlarıyla başa çıkamayan ve bu nedenle kendini suç işleme yoluyla kabul ettirmeye çalışan bireyler ile başkaları tarafından kolaylıkla suça itilen bireylerdir. Ama biz onlarıötekileştirmeden, kendimizden soyutlamadan bizlere verilen görevi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyoruz. Tutuklu ve Hükümlülerin devlet denetimi altında olduklarını ve kimimizin babası, kimimizin kardeşi, çocuğu ve seveni olduğunu biliyoruz. Dün aynı sokakları paylaştığımız, aynı kahvede oturduğumuz ve yarın yine beraber olacağımız toplumun bireyleri olduğunu en iyi bilen bizleriz. Tek amacımız yeniden topluma kazandırılmasını sağlamaktır.



Ceza İnfaz Kurumu çalışanları, birey olarak problemli olan bu kişilerle ve bu tür bireylerin bir arada olmaları nedeniyle ortaya çıkan sinerji sonucu oluşan yeni ve farklı durumlarla da başa çıkma durumundadır. Bu durum belirli bir mesai içinde olmayıp 7 gün 24 saat devam bir süreci kapsamaktadır. 124.000 tutuklu ve hükümlünün ve yaklaşık 40.000 çalışanın görev yaptığı bu kurumlarda yukarıda sözü edilen bu hızlı değişim sürecinde tüm personel takdire şayan bir başarıya imza atmış ve atmaya devam etmektedir.

Ceza İnfaz Kurumu çalışanları, sadece görev yaptıkları kurumlardaki olumsuz fiziki ve psikolojik ortam ve muhatap oldukları kitlenin özellikleri yüzünden değil; kısıtlanmış sendikal haklar, yetersiz mali ve sosyal haklar yanında toplumda yer alan olumsuz imaj yüzünden de sıkıntılar yaşamaktadır. Bu yetmezmiş gibi bazen de, ağır şartlar altında özveriyle yapılan görev neticesinde bugün ceza infaz kurumlarına gelinen nokta kamuoyunda yok sayılmakta; münferit bazı olaylar göz önünde tutularak, hiçbir somut delile dayanmaksızın, sadece duyumlarla, taraflı ve önyargılı kestirimlerle bilinçli bir karalama kampanyasına dönüşebilmektedir.

Bizler basın kuruluşlarından; basın kanunu, ulusal ve uluslar arası basın ilkeleri ve etik kurallar çerçevesinde toplum yararına haber yapmaları, yasalarca kanıtlanmadan hiçbir kişi ve kurumu yargılayacak, onları küçük düşürecek mesleki ve kişisel onurlarını zedeleyecek yayın yapmamaları gerektiği konusuna daha duyarlı olmalarını bekliyoruz. Her kamu çalışanı gibi görevimizin hassasiyeti, hata götürmez ilkesi göz önünde bulundurularak, yasalara saygılı, insan haklarına, toplumsal normlara, genel ahlak kurallarına uygun hareket etmeye gayret sarf ederek örnek olmaya çalışıyoruz. Gerçeği yansıtmayan hiçbir iddia bizim motivasyonumuzu bozamayacaktır. Ancak hakkımızda yapılan asılsız, küçük düşürücü ve karalayıcı haberlerin, sadece 40.000 kişilik büyük bir camia olan bizleri değil, sayıları 100.000 kişiye varan ailelerimizi ve okul çağındaki çocuklarımızı da olumsuz etkileyeceği unutulmamalıdır.

Bunun yanında en az bu konu kadar bizleri üzen bir başka konu daha var. Bizler camia olarak başkalarına karşı; İspatı yapılmadan, mesnetsiz yapılan haberciliğin yanlış olduğunu, bizleri rencide ettiğini haklı olarak dile getirirken; sayıları az da olsa bazı meslektaşlarımız gerçekliğini araştırmadan, art niyetli ve maksatlı olduğuna inandığımız bir şekilde derneğimiz faaliyetleri ile ilgili yakından, uzaktan ilgisi olmayan, gerçek dışı beyanlarda bulunmaktadır. Kendilerine bir telefon kadar yakın olan Dernek merkezini arayabilme imkânına sahipken, arama gereği duymadan sadece çalışanlarımız arasına nifak sokmak adına derneğimiz ile ilgili gerçek dışı, karalayıcı ifadeler sosyal paylaşım sitelerinde paylaşılabilmektedir ve bazı meslektaşlarımız da gerçekmiş gibi bunları doğrular nitelikte, teyit mahiyetli yazılar yazmaktadır. Bizler tüm meslektaşlarımızdan, dernek genel merkezinden ve dernek yönetim kurulu üyelerinden dernek ile ilgili her türlü bilgiyi alabilme imkanına sahipken bu tür girişimlere itibar etmemelerini diliyoruz. Bu şahısların derneğimizin üyesi olmadıkları tahmin eidyor, derneğimizin üyesi ise de derneğimizin faaliyetleri ve tüzüğünden maalesef habersiz olduklarını düşünüyoruz. Çünkü bizim derneğimizin temel amaçları arasında ceza infaz kurumu çalışanları arasında hiçbir ayırım yapmaksızın, ayrıştırma değil, birleştirme olduğunu tüm meslektaşlarımız bilmelidir. Ancak, böyle bir anlayış, acılarımızın ve sevinçlerimizin paylaşımında ortak hareket etmemizi sağlayabilecektir.

Kurum Müdürleri başta olmak üzere, tüm çalışanlarımızın yani bizlerin de sık sık özeleştiri yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Bizler kurumlarda iyi bir istihbarat ve doğru bilgi akışını alma kanallarını oluşturmadan olan veya olabilecek olumsuzlukların veya aksaklıkları nasıl tespit etme imkânımız olmayacaksa, kendi sorunlarımızı doğru yöntemlerle araştırmalı, tespit etmeli ve çözüm yolları araştırmalıyız. Bunları sadece aramızda konuşarak değil, doğru yerde, doğru zamanda çözüm üretilen mercilere ulaştırarak çözüme kavuşabiliriz. Aksi takdirde sadece kendi aramızda yaptığımız konuşmaların çözüme herhangi bir katkısı olmadığı gibi, internette veya çeşitli ortamlarda yapılan bazı yazışmalar, bazen farkında olmadan kurumlarımızı ve mesleğimizi küçültücü durumlara da düşürebilmektedir.

Bunun yerine daha profesyonel yöntemler uygulanmalıdır. Örneğin, Kurum Müdürleri ve uzmanları, kendileri ve kurumları için belli bir zaman ayırıp, öncelik sırası da göz önüne alınarak, sorunlarımızın tespiti için kendi aralarında toplantılar yapmalı, tespit edilen sorunlarımızı ve bunlara ilişkin çözüm yollarını da içerir raporlar hazırlamalı; bu raporları seçilen bir heyet aracılığı ile ilgili makamlara iletmelidirler. Bu şekilde, çözümün daha kolay olacağını düşünmekteyim. Aksi takdirde kendi aramızda yaptığımız konuşmalar, niteliksiz tartışmalar sorunların çözümü noktasında bize hiçbir yarar getirmeyecektir. Muhammet İkbal’in “Eylemde birlik olmazsa fikirde bilgi faydasızdır” sözü bunun en iyi ifadesidir.

Saygılarımla.



Alıntıdır..
 
Yukarı Alt